7 Şubat 2012 Salı

Kanyon'dan İnsan Manzaraları

Çok komik bir alışveriş merkezi Kanyon.İçindeki spor salonundan,restaurantlarına ve dükkanlarına kadar alem bir yer gerçekten.İlk olarak Gina isimli Cafe&Restauranttan biraz bahsedeyim,ne zaman önünden geçsem beni bir kıkırdama yada istem dışı bir gülme alıyor.40 yaş üstü amcalar boyunlarında fular,derinin morarmasına kadar girilen solaryum masada viski ve tabii ki olmazsa olmazlardan ağızda bir soba borusu.Evet yanlış okumadınız puro değil soba borusu ama o Gina amcaları onu puro zannediyorlar ve ben gerçekten çok üzülüyorum :(( . Adamın ağzı kapanmıyor çenesi ha çıktı ha çıkacak ama o bana mısın demiyor bir de üstüne ağzında boru varken muhabbet ediyor.Daha doğrusu muhabbet ettiğini sanıyor.Çünkü hiç bir insan ağzında soba borusu varken konuşamaz sadece ses çıkartıyor bu Gina amcaları aoooo uuaaaa uuuooooo diye.Karşısındaki de birşey anlamadığı için kafasıyla onaylıyor sadece.Bir gün dayanamayıp Gina'daki hiç tanımadığım bir amcaya usulca sokulup ''Amca o puro değil soba borusu''diyip kaçmayı düşünüyorum.Neyse gelelim Gina kadınlarına :))).Makyaj değil onların yaptığı alenen filmlerde karakter oluşturmak için yapılan bir maske adeta.Yanaklarını parmağınla bir ellesen tahminim elinde Bob Ross'un çizerken kullandığı paletin içindeki boyadan daha fazla boya olur.(tanımayanlar için Bob Ross 90'larda TRT'de bonus saçlarıyla resim çizen ve hakk'ın rahmetine kavuşan yetenekli amca).Bir de bu Gina kadınlarının ipad'li versiyonu var akıllara ziyan.Steve Jobs Tr'deki kadınların ipad'i kullanma amacını görüyorsa şuan muhtemelen mezarında ters dönüyordur.Şampiyonlar Ligi Kupası gibi ipad'i havaya kaldırmak suretiyle çekilen fotolar alıyor başını gidiyor.Yanı başlarındaki boş sandalyeye de 5-6 yaşlarında bir çocuğun içine rahatça sığabileceği Louis Vuitton çantalarını oturtuyorlar.Haklılar bence kadın o kadar para vermiş çantaya en büyüğünden olsun diye dayanamayıp onu da arkadaşı gibi masaya oturtuyor.Utanmasa çantayada yemek siparişi vercek diye korkuyorum bazen.Nasıl gülmeyeyim şimdi dostlar sorarım size.Gelelim benimde üye olduğum Kanyon'un içindeki spor salonuna.Conconlar diyarından bir şelale içerisi.Rocky,Rambo,Steven Seagal,Chuck Norris hepsi orda.Saçlarda bana lisedeki sendromlu yıllarımı hatırlatan bir kavanoz jöle,siyah atlet,pis sakal elde dumble'lar yandan aynaya bir bakış.Kadınlar desen yine aynı.Spora mı gidiyor yoksa Monaco Prensi'nin verdiği bir davete mi ayırt edemiyosun.İddaa ediyorum topuklu spor ayakkabı çıkarsa çoğu gider satın alır.Gelelim dünyaca ünlü alışveriş mağazası olan Harvey Nichols'a.Daha içeri adımını atar atmaz koşa koşa bir gay geliyor yanınıza.Turist rehberi gibi yanınızda tarihi bir müzeyi geziyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi.Tarihi müze gezer gibi başlıyorsunuz gezmeye sağ tarafta ünlü tasarımcılarını kıyafetlerini görebilirsiniz sol tarafta ise ayakkabılar gibi koordinat vererek anlatıyor.Gerçekten kendinizi turda zannediyorsunuz.''Örnek olarak bu parfümün esans oranı %25'' filan diyor.Dali tablosuna bakar gibi parfüme bakıyorsun uzun uzun.Fiyatını soruyorsun 500 TL diyor.Pahalı diyorsun adama.İşte onu demeyeceksin.Bir başlıyor neden 500 TL olduğunu anlatmaya şişesinin tasarımdan giriyor esans oranından çıkıyor.O parfümü kullanan ünlüleri sayıyor,kadınların verdiği tepkileri anlatıyor,iş hayatında parfümün ne kadar önemli olduğunu örneklerle açıklıyor.Zannedersin o parfümü aldığında hayata dair bütün sorunlarını,yaşadığın psikolojik tramvaları filan hepsini atlatacaksın.Daha bunun gibi bir çok örnek.Aklıma geldikçe yazarım.Anne babaya çok selam.İyi günler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder